ilk anda aklıma gelenler:
-İnsan kalbi anatomik yapısı itibarıyla pek çeşitlilik göstermez. Her insanın kalbinin anatomisi (büyüklük, cidar kalınlıkları, anatomik varyasyonlar, vb. dışında) aynıdır. Dinlemekle ayırdedilebilen arızaları da üç aşağı beş yukarı hep aynı ses değişikliklerini yansıtır. Saatlerde ise çok fazla sayıda marka ve modelin içerdikleri parçaların ebat, metal kompozisyonu, komşuluk, nisbi konum, vb. yapısal özellikleri çok büyük ölçüde çeşitlilik gösterir. Neticede; herhangi bir saatte arızaya ilişkin değişik bir sesin tanımlanıp ayırdedilebilmesi çok çok büyük bir "normal ses veri tabanı" gerektirebilir..
-İnsan kalbinin çıkardığı seslerden arızaları anlamaya çalışma uğraşısı indirekt bir yöntem. Zaman içinde teknolojinin ve görüntüleme yöntemlerinin gelişmesiyle insanın muayenesinde kullanılan pek çok indirekt yöntem giderek kullanılmaz oluyor. Herhalde hiçbir doktor açıp içini görme ve problemi tespit etme şansı olsa kalbi dinlemekle veya kalbin elektrik akımlarını kaydedip onlardan sonuç çıkarmaya çalışmakla, vs. uğraşmaz.

Ama saatlerde böyle bir şans var. Neticede; açıp içine bakmanın ve arızayı tespit etmenin pek bir risk oluşturmadığı durumlarda indirekt yöntemlerin ekonomik olup olmayacağı tartışılır.. Belki bir optimizasyon mümkün olabilir..
Yemek vakti.. Herkese afiyetler olsun..