Konu, tahmini zor olmayan şekilde "o saat o kadar eder mi?" paradoksuna evrilmiş olsa da üstatlar toparlamış
Naçizane görüşümü ben de bildirerek konunun ilerlemesine katkıda bulabilmek isterim.
Öncelikle Rolex'e enine boyuna değinmek istemiyorum. Cellini, DJ, OP gibi modellerin bazı ref.lerini saymazsak toolwatch klasmanına daha yakın ve bir toolwatch'ta kasa işçiliği, su geçirmezlik, ilgili modellerde helyum valfi, vidalı tepe gibi; mekanizmadan ziyade kasa donanımı söz konusu oluyor. Başarılı pazarlama stratejilerinin de katkılarıyla, bugün ben dahil "Ömür boyu kullanmak zorunda olduğun tek saat hakkın olsa ne olur?" sorusuna cevabım kendilerinin herhangi bir tool'u (muhtemelen Sub) olurdu. İkinci el değeri, bilinirliği, güvenilirliği, dengeli bir para birimi gibi değerini koruması ve hatta üzerine koya koya ilerlemesi, hızlı piyasası, kalite hissi, butik efsaneleri, şeytan tüyü, replika ve homage deryası derken, daha sayamayacağımız yüzlerce sebepten dolayı Rolex bugün şu anki konumunda oturuyor. (Yazar burada Rolex'ten övgüyle söz ediyor.)
Konumuza gelecek olursak, bir mekanizmayı iyi yapan bence zaman tutuşu değildir. Mekanizma, saate ait bir elemandır. Kayış gibi, toka gibi, cam gibi. Camdan fiziğe aykırı koşullar dışında kırılmamasını, çizilmemesini beklersiniz. Kayıştan 1 ayda yıpranmamasını, sebepsiz kopmamasını beklersiniz. Mekanizmadan da doğal olarak işlevini yerine getirmesini, asıl amacı olan zaman tutmayı yerine getirmeyi beklersiniz. Hiçbirimiz "Cal. xx04 çok çok iyi, 10 dakika geri kalıyor!" demeyiz.
Eskimiş, bakımları yapılmamış, paslanmış, yıpranmış, kırık-eksik parçası olan mekanizmaları saymazsak; şu an bildiğim kadarıyla seri üretimli saatler arasında en büyük sapma/tolerans değerini veren marka Seiko. Cal.4R35/36'yı ele alalım. Kitapçık verileri -35/+45 saniye/gün şeklinde. Şahsen ben bu değerleri tamamen Japon garanticiliğine veriyorum. "Biz yazalım da n'olur n'olmaz" hesabı... Manyetize olmamış, düşmemiş, üretim/birleşim hatası olmayan
yeni bir 4R35'in, maksimum 1-2 ay doğal kalibrasyondan sonra kitapçık verilerini doğruladığına, 45 saniye sapma yaptığına şahit olmadım.
Buradaki 'sapma', en çok denk geldiğim yorumlama farkına uğrayan konudur. Bir kol saati, ölçüme başlanan andan 24 saat sonra 15 saniye ileriye gitmişse; bu saat 15 saniye mi sapmıştır? Yoksa 30 saniye geri kalıp 45 saniye ileri giderek 75 saniye mi sapmıştır? Bu paradoksu da "İnşallah hep 5 saniye geri kalıp 5 saniye ileri gider." dileklerimle size bırakayım
Birçoğumuzun "kötü" olarak addedeceği, tercih etmek istemeyeceği, üzerine konular açacağımız 60 saniyelik geri kalmayı mevcut varsayalım.
1 gün: 24 saat * 60 dakika * 60 saniye = 86400 saniye.
1 dakika geri kalmış saat: 23 saat * 59 dakika = 86340 saniye.
Bir günde 86.400 saniye sayması gereken saatimiz maalesef 86.340 saniye sayabilmiş.
Sonucu değiştirmeyecek de olsa 28.800 (8 bpsec) vuruşlu ortalama bir mekanizmayı da hesaba katalım:
86400 * 8 = 691.200 bph
86340 * 8 = 690.720 bph
Amiyane tabirle bir günde 691.200 kez 'doğru' yapması gereken mekanizmamız bir şekilde 480 kez hata yapmış...
Basit bir oran/orantıyla, bu "berbat" mekanizmanın ne kadar dakik (accuracy-accurate) olduğuna bakacak olursak, saatin dakikliği %99,93'ün biraz üzerinde. "Yüzde 99.93"
Diğer bir tabirle, işini en kötü yapan mekanizma bile zamanı %0,06 yanlış gösteriyor.
Yarım saat geri kalan vb.saatleri saymıyorum, yukarıda bahsettiğim üzere. En iyi ihtimalle bakımsızdır, arızalıdır.
(ÖM ile hesap hatasını belirten @sphinx üstada teşekkürler. 24'ü görünce 24 dakika saptırmışım saati, ona rağmen %98.33 çıkmıştı
)
Kısacası; "iyi mekanizma" kavramını, doğru zaman tutuşla yanyana koyamam. Koyana ve mümkün olan en iyi dakikliği arayana tabii sonuna kadar saygı duyarım. COSC'lar, Superlative Chronometer'ler... Bunları yapmak ayrı bir sanat, ayrı bir işçilik, ayrı bir tecrübe, apayrı üretim/birleşim ekipmanları ve ekstra onlarca parça gerektirir ki yukarıdaki %0,67 oranını %0.01'lere çekmeye uğraşmak... Takdire şayan.
Benim için bir mekanizmayı "iyi" yapan faktör, bir çok elementin, sürecin, kontrolün, emeğin birleşiminin sonucudur. 3 ana başlıkta özetlemek gerekirse:
-Finishing
Ben dahil birçoğumuz, 200$ ya da 200K$ farketmeksizin arka camdan baktığında onu estetik, göze hitap eden bir şeyler karşılasın istiyor. Ancak finishing sadece bunu sağlamakla kalmıyor. Onlarca, bazıları yüzlerce parçadan oluşan bir bütünün -ki bu bütün ortalama 3 cm'lik, yüzeyi bile olmayan, konulan tüm kolların, dişlilerin, çarkların, yayların, ayakların vs. fizik kanunlarıyla beraber oluşturduğu bir birleşimdir- her bir ekipmanının, parçasının en uygun şekilde düşünülmesi, tasarlanması, üretim fizibilitesinin yapılması, uygun alaşım ve karışımların hazırlanması, üretilmesi, biçimlendirmesi, renklendirmesi... Bunlar inanılmaz süreçler.
Örneğin, A.Lange & Söhne - 1815 Tourbillon'un, tourbillon köprüsünün yukarı bakan kısmını ele alalım. Bir kısmını yukarıda saydığım ve sayamayacağım onlarca diğer üretim aşamasını geçtikten sonra, hali hazırda kendine has rengi olan, kusursuz metalin tam anlamıyla "şimdi oldu" denilebilmesi için bile; yalnızca o işten sorumlu personelin, elindeki köprünün yalnızca o 2-3 mikronluk kısmını bir çinko alaşımına saatlerce, bazen günlerce sürtüp durmasıyla mümkün olabiliyor. Ortalama 1 günlük bu süreçteki bir anlık dikkatsizlik maalesef köprünün kalite kontrolünden geçemeyip çöpe gitmesiyle sonuçlanabiliyor -ki bu köprü bir çark, pandül, zincir vb. gibi inanılmaz hassasiyet gerektiren bir ekipman değil. Anthony de Haas affetsin, düz bir metal parçası
Ve bu mekanizmanın içinde bu köprüden daha fazla işçilik, emek, oyma, biçimlendirme, renklendirme, hassasiyet gerektiren en az 250 komponent mevcut.
-Komplikasyonlar
Yazının başında zaten belirttiğim üzere, mesele zaman tutmak değil. Zamanı nasıl tuttuğu ve tutarken, asıl amacının yanında kullanıcısına ne gibi hediyeler sunduğu ve sunduklarının yanında nelerden ödün verildiği burada öne çıkıyor. Eğer Minute Repeater olduğu için saat geri kalıyorsa, şahsen bu komplikasyonu talihsizlik olarak görürüm. Ancak, bu komplikasyona, ilgili komponentlere binen ekstra yüke ve göreve rağmen işini kusursuz yapabiliyorsa, o zaman saygıyı hakeden bir komplikasyondur. Toolwatchları yine ayırmak gerekiyor ki kullanım alanına göre bulundurması elzem komplikasyonlara şahsen komplikasyon olarak değil, gereklilik olarak bakıyorum ve okuluna giden bir öğrenciyi, okula gittiği için övmekle eşdeğer görüyorum.
Bildiğimiz üzere onlarca farklı komplikasyon mevcut. Horolojinin uç noktalarından birini hatırlayacak olursak; yaklaşık 10 milyon USD'ye satıldığı tahmin edilen, "57" komplikasyonlu, neredeyse hepsi birbirinden farklı "2800'ün üzerinde" parçayı bir avuç içi büyüklüğündeki bünyesinde barındıran, 3 büyük usta tarafından 8 yıla yakın bir sürede üretilen sanat eserlerinden bahsediyoruz. Evet, Cal.3750 Vacheron Ref.57260. Burada yazılan-çizilen her şey dile kolay. İnceleyebildiğimiz kadar incelemek ve incelerken akli dengeyi kaybetmemek gerek. Bu 57 adet komplikasyonun neler olduğu internet üzerinden ulaşılabilir. Bunların 7'si, sadece alarm ile ilgili. Bu cümleyi yazarken bile başıma ağrılar girdi.
Bunun dışında, her ne kadar bayılarak bakmıyor olsam da, çoğumuzun zaten bildiği Jaquet Droz gibi markaların komplikasyonları incelenmeli.
-Güvenilirlik
Güvenilirlik; çalışma sıcaklığı, manyetik direnci, darbe direnci gibi bilimsel değerler aşılmadığı sürece; işine, yani zaman tutmaya devam edip edemeyeceğidir benim için. Burada, mekanizmanın alamet-i farikası, yine (varsa) komplikasyonlara rağmen işini nasıl yaptığı ile ilgilidir. Çoğu mekanik saatimizin kalbi olan hairspringlerde zaman içerisinde yüzlerce yenilik ve değişim gerçekleşmiş. Fusée-Chain'den, SPRON'lara, silikon bazlı kompozisyondan, çeliklere... Sıradan bir örnek vermek gerekirse; 'basit' bir Seiko Cal.6R15 hairspringi manyetize olmayı engellemek adına; önceki versiyon SPRON 100, Kobalt-Nikel-Krom-Molibdem ve diğer bazı kimyasal elementlerden oluşan SPRON 510'a evrilmiştir. Bu kimyasal kompozisyon ve ortaya çıkan durum, Seiko'nun kullanıcısını ve mekanizmalarını önemsediğini, gelen şikayetleri değerlendirdiğini, ar-ge'ye gereken önemi ve dikkati verdiğini gösterir.
Yukarıda saydığım 3 ana etmenin benim için olan önem sırasında güvenilirlik daha ön plana çıkıyor.
Ancak, diğer birçok şeyde olduğu gibi, bu durum da maddiyat ile ölçülüyor ve amiyane tabirle "ne kadar ekmek o kadar köfte" durumu ortaya çıkıyor.
Hem güvenilir, hem komplike, hem üst düzey finishinglere sahip bir saat, doğal olarak 300$ olmuyor, olamıyor, olmamalı. "Hepimizde olsa, hepimiz o zevke varabilsek keşke" demek ütopya. Tek bir adedine, bazen yıllarca emek veren usta 50$ mı hakediyor?
Komplike ama güvenilir olmayan bir saatten bahsetmeye gerek duymuyorum.
Bu 3 başlığın en ulaşılabilir olanı güvenilirlik. 50 dolarlık, 50 yaşında bir İsviçreli, bugün birçoğumuza hala aynı güveni verebiliyor.
Yeri gelmişken, sürekli dolar kuru ile konuşmak beni de bazen rahatsız ediyor ancak ben bu yazıya başlamadan önce ve bitirdikten sonra arada 10 kuruşluk bir fark oluşacağını bildiğim için dolar deyip duruyorum, affola.
Konuyu kısaca toparlamak gerekirse,
- İşini düzgün yapan şok emici
- Manyetize olmayı engelleyici geliştirme; nötralizer veya anti-manyetik komponent
- Ağırlık, denge gibi fiziksel hesaplamaları üzerinde düşünülerek, uğraşılarak tasarlanıp üretilen komponentler
- Temel komponentlerin(tij, 3. dişli vb.) ham madde ve üretim kalitesi
- Hemen her üretim aşamasında ve bant sonunda kalite kontrolü
- Tüm komponentlerin birleştirilme ortamı ve tekniği
- Sayılamayacak yüzlerce aşamadan sonra son haline kavuşan mekanizmanın mümkün olan en hassas zamanı yakalayabilmesi için doğru kalibrasyonu
Yukarıda saydığım temel etkenlerin her birini; hedef kitlesine ve maddi ölçüte uyarlayarak, en uygulanabilir biçimde hayata geçirebilen, üretim sürecinde barındıran, el işçiliği veya daha yüksek adet/hedef sayı odaklı seri üretim farketmeksizin bizlere sunulabilen mekanizma "iyi" mekanizmadır.
Saygılar.
Tutto ha una maniera.