TSF - Türkiye Saat Forumu - Dünya'nın En Çok Ziyaret Edilen Türkçe Saat Sitesi

Merhaba,
Saat ve benzeri aksesuarlar ile ilgili diğer konularda güzel paylaşımlarda bulunulan ve gerçekten bir çok bilgi edinilebilecek güzel bir forumumuz ve kaliteli forum üyeleri var. Üyelerinin bilinçli insanlar olması sebebiyle belli bir seviye altına müsaade etmeyen görünmeyen bir otokontrol mekanizması da mevcut. Bu girizgahtan sonra, affınıza sığınarak biraz konu dışı olacak bir gözlemimi paylaşmak istiyorum.

Özellikle sosyal medyanın hız kazandığı son 1-2 yıl ağırlıklı olmak üzere, Türk toplumu olarak kalitemizin çok ama çok düştüğünü üzülerek görmekteyim. yaşım 32, çok genç ya da yaşlı da sayılmam ama arşiv görüntülerinden, hayal meyal hatıralardan ya da zamanında akademik çalışma için oldukça detaylı gözden geçirdiğim 1975-1990 arası günlük gazetelerden geçmişe ilişkin kabaca bir perspektife sahibim; diyeceğim o ki, bu kadar düzeysiz olduğumuz bir dönem pek olmadı gibi.

Sosyal medyada rağbet gören "fakirler ölsün,..." "tatile mi çıkamadınız..." ve benzeri saçma sapan, akıl-zeka yoksunu videoları ve bunların büyük basın kuruluşlarının web sayfalarında dahi yer bulduğunu görünce gerçekten üzülüyorum. Nerede o geçmişin takım elbise - kravatla gezen insanları, güzel; tane tane konuşulan Türkçesi, geçmişteki insanların idealizmi, kendilerini yetiştirmiş fakiri-zengini; nerede şimdi ki kayıp nesiller, moda deyişle kezbanları ve apaçileri...sadece belli bir gelir grubunu da kast etmiyorum. Aslında sosyolojik açıdan tuhaf olanı da bu bence, zengini-yoksulu kendi çapında ama aynı doğrultuda bir düzen tutturmuş. Bu konuda bilgisi olan forum üyeleri belki daha güzel yorumlayabilir bunların sebeplerini.

Kendini, etrafını, yurdunu ve Dünya'yı (ellerinde o kadar olanak olmasına rağmen) bilmeyen, anlamayan ve de bunlar için çaba da göstermeyen, iç güdülerinin yönlendirmesi ile basit yaşayan, öğrenme arzusu olmayan biraz ağır olacak ama kullanmadıkları kafaları ile rüzgarda savrulup duran yeni nesiller ile ben ülkemizin geleceğini maalesef pek iyi görmüyorum. Moderatörlerden konu dışı bu yakınmam için tekrar özür diler, iyi günler dilerim.

Şimdi bu konuya birçok açıdan bakmak gerekiyor bence, ki fikrimce sebepler baya çok. Gelelim başlıklara.

İlk olarak türk insanız kurtuluş savaşı dönemi ve sonrası birikimli insan gücünün ve eğitimli kitlesinin çouğunu savaşta kaybetti, büyük bir entellektüel seviyeli insan kaybı yaşandı. İstanbul da ne kadar 70li yıllara kadar az göç alarak bu entellektüel ve amiyane tabirle kültürlü kitleyi bi seviyeye kadar koruyabildi. Sonrasında ise olay göçlerle darbelerle vs koptu gitti.

Entellektüel insan grubunun azalmasının sebeplerinden bir diğeri insanlarımızın okuma alışkanlığı dibe vurdu. Kaçımız son zamanlarda şu 1 hafta içinde kitap bitirdi? Hadi genel olarak tsf ailesi kalite olarak yüksek yerlerde. Kaç tane düzenli kitap okuyan tanıdığınıız var, az değil mi? Okuma alışkanlığının olmaması kültürel birikimin azalmasına sebep oldu diyebiliriz bence.
Diğer bir sebep yaşıtlarımdaki çözemediğim vurdumduymazlık, modacılık, bir tarzlarının olmayışı. Ben 20 yaşındayım, Kendi düşünceme göre de entellektüel seviyem, genel kültürüm ortalamaya göre fena değildir. Bu araya ufak bir örnekle gireyim, lise zamanlarımda (istanbulda kalburüstü bir anadolu lisesi) sınıfta boş derste edebi kitaplar okuyunca dalga konusu olurdum, bu duruma ne denebilir ki ?
Kendinden veya moda olmayan aktiviteleri amerikan kültüründen özenti bi şekilde ezmek, dalga geçmek had safhada.

Arkadaşlarım yaşları büyüdükçe özenti insanlar oluşunu gözlerimle izledim. Bir diğer sebep işte burada. Ailenin çocuğu yetiştirmesi. Örneğin benim saatleri, viskiyi, purolara ilgi duymamı, durumumuz iyi olmasa da özel günlerde eğlence mekanlarına değil güzel restoranları sevmemi sağlayan bir nebze de olsa babamdır. Çocuk/genç görmezse, bu bu ortamda büyümezse, internet ve ile de ulaşamazsa nerden görsün? Bu eğitimin genel kültürün ailede verilmesi gerek. Şurada bakınca ya kendimizi geliştiren insanlar, ya da aile kültürünü, seviyesini iyi almış insanllar olduğumuz konuşmalardan belli olmuyor mu sizce de ?

Sosyal medyanın ise yozlaştırıcı etkisi bir diğer önemli nokta. Fakirler ölsün porscheden selamlar noktası ise tamamen yorum yapılamaycak seviyelere geldiğimizin kanıtı.

Tamam ben de iyi saat markaları hakkında belki bilgi sahibi değildim/değilim , ancak araştırıyorum öğrenmeye çabalıyorum sizlere soru soruyorum. Ortalama bir türk gencinde, yaşıtlarımda bu yok. Sıkıntımız bu. Araştırmayı, öğrenmeyi, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamayı, karşımızdakine saygı duymayı başaramıyoruz maalesef ki.

İstanbulluğu kaybettik en önemlisi Büyük aile üyelerimin anlattığı üzere eskiden bir parkta sessiz sakin boğaz izlenebilirken, keyif kahveleri içilebilirken şimdilerde ünlü mekanlardan, her yeri kaplayan özenti yaşıtlarımdan kurtulabilecek öğrenci cebine göre hesaplı bir mekan bulmak çok zor hale geldi maalesef.

Uçak istanbul üzerinde alçalmaya başladığında,her seferinde gözlerim dolu dolu olur ,hep sorarım biz neden böyle olduk!

Bu yozlaşmanın ülkemizin eğitim seviyesi ile doğru orantılı olduğunu düşünüyorum. Eğitim derken öğretim hayatını kastetmiyorum.
Son yıllarda artan bu yozlaşma gerek siyasi, gerek de sosyal ortamlarda desteklenmekte.

Daha önce bireyler kişilik ve sahip oldukları yetkinlikler ile ön plana çıkarken şu an da sadece kazanılan maaş ve yaşanılan hayatlara göre değer görmekte.

Yöneticiler için bir toplumdaki bireylerin eğitim seviyesi ne kadar yüksekse, o toplumu ikna etmek ve yönetmek o kadar zor olmaktadır.

Ama bizde herşey tam ters şekilde yaşanmakta,
Toplum olarak gözümüzün içine sokularak yapılan hırsızlıklar, sebebsiz yere ölen vatandaşlarımız, yapılan din ve duygu sömürüleri, peşkeş çekilen ihaleler, kayırılan yandaşlar, söylenen yalanlar çok kısa sürede unutulmakta....

Güzel Ülkemizde şu anda her konuda ciddi bir yozlaşma ve dejenerasyon yaşıyoruz. Ahlak-Örf -Anane- Din- Laiklik-Demokrasi ...vs. her herimiz kokuşmuş vaziyette maalesef. Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Bizi biz yapan değerlerimizin hemen hemen hepsini kendi menfaatlerimiz doğrultusunda katlediyoruz. Emek harcamadan kıssa yoldan voleyi çakma hastalığı bize her türlü ahlaksızlığı mübah gösteriyor ve maalesef değer yargılarımız hızla değişiyor. En son seçimlerde de gördüğümüz gibi, yolsuzluk-rüşvet-hırsızlık-usulsuzluk gibi konularda ciddi zan altında kalan bir parti, yargıyı al-aşağı eden, adeta çalışamaz hale getirip kendi çocuklarını otomatikmen masum ilan eden yapı bu süreçte girdiği seçimde neredeyse her iki seçmenden birisinin oyunu alabildi. Yolsuzluk sandıkta aklandı yani bir anlamda. Düşününce kanım donuyor, ne yorum yapayım bu işe. Kendinden olmayana iftira atmanın bu kadar keyifli ve makbul olduğu bu ülkede bizde oturmuş toplumda kaliteden falan bahsediyoruz, bizdeki de saflık işte.
kusura bakmayın, daha da sert yazacaktım ama defalarca yazdım sildim, yazdım sildim.....

yazılan tüm yorumlara katılıyorum

ek olarak lütfen her kes çocuğunu düzgün bir birey olarak yetiştirsin.

çocuklarınıza ve ailenize bol bol zaman ayırın ve asla bahanelerin ardına sığınmayın

başka türlü aşabileceğimizi sanmıyorum maalesef...

Slayer39 tebrik ederim

Daha cok bagiranin hakli oldugu, daha cok calanin da magdur oldugu, bi toplumda adaletten bahsetmek cok komik.

@slayer39 ve @uhpu, kesinlikle haklısınız. Bu konuda sevelim ya da sevmeyelim Amerikan toplumu kanımca örnek vasıflara sahiptir. Bill Clinton - Monica Lewinsky olayını hatırlayanlar bilir; Amerikan tarihinde founding fathers'ı bir kenara ayırırsak, Roosevelt'ten sonra ve hatta belki ondan da daha fazla desteğe sahip Başkan olan Bill Clinton, evlilik dışı seks ilişkisinden ötürü değil; halkının gözünün içine bakarak "ben bu kadınla bir ilişkiye girmedim" diyerek yalan söylemesinden ötürü başkanlığı kaybediyordu. Prensip olarak Başkan'ın yalan söylemesini uygun bulmamışlardı.

Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün vasiyetinin ne olduğu ve kimlere bıraktığı ortadadır.

Eski Başbakanlarımızdan Adnan Menderes, ticarete atılmak isteyen oğluna "Siz tüccar olursanız alıp satacağınız şey ben olurum!" diyerek izin vermemiştir. Bu liste uzatılabilir.

Bizim ki gibi doğu toplumlarında, toplumsal hareketler tabandan gelmez, tavandan dayatılır. Yüzyıllardır bu böyledir ve bu yapı toplumun sosyal genetiğine işlemiştir. Bu sebeple toplumun önde gelenleri bu topluma örnek olmak zorundadır. Aksi durumda ne olacağını düşünmek pek zor olmasa gerek.