Sahur Sohbetleri

Forum Kurallarına Uygun Farklı Konular Üzerine Sohbet ve Paylaşımlar
Forum kuralları
Sevgili Üyeler Forum Kurallarında Tartışılması Uygun Olmadığı Belirtilen Konular Hakkında Bu Bölümde Paylaşım ve Fikir Bildirimi Yapmayınız. İnançlar, Politika, Fanatizm, Irkçılık Vb. İçeriklerde Konular Açmayınız. Ayrıca Kişisel Mahremiyet ve Ailesel Durumlarınızı İçeren Konuları Burada Paylaşmayınız. Birbirinize Saygılı Olunuz Lütfen.

Re: Ynt: Sahur Sohbetleri

Mesaj Miriel » 14 Tem 2014, 01:42

Biraz daha büyük resme bakıp, farklı fikir, düşünce ve hareketlere ne kadar açığız ve saygılıyız acaba bu sorgulanmalı...

asymptote yazdı:
...

Teravih diye bir namaz olmadığının, bunun bid'at olduğunun farkına varılmalı..

...

Cengiz abi bu kısımdan emin misin ?



Erdem35 yazdı: Umarım toplumumuzda kötü insanların sayısı iyi insanları geçmez....

:champ: :champ: :champ:
NOBLESSE OBLIGE!
Kullanıcı avatarı
Miriel
 
Mesajlar: 3123
Kayıt: 03 Ağu 2011, 20:08

Re: Sahur Sohbetleri

Mesaj asymptote » 14 Tem 2014, 02:50

Böyle konularda emin olmadan konuşulur mu Miriel? Detayına girmek istemiyorum ama standart 20 rekat olarak ve cemaatle kılmak bid'attir. 8-20 rekat arası kendi başına kılman ise sünnettir. Bir de şöyle düşünmek gerekir: Peygamberin ve arkadaşlarının anadili Arapça idi. Onlar namazda okudukları bütün ayetlerin anlamını biliyor ve namazı o şuurla kılıyorlardı. Bakıyorum, bizim camilerde takla atar gibi teravih namazı kılınıyor, hızlıca ve hiçbir şey anlamadan.. Kişi sünnete uyup evde 8 rekat nafile namaz kılsa ve artan zamanda 5-10 sayfa tefsir okusa Allahu alem daha hayırlı bir iş yapmış olur..
Vahiy Islamı ve kültür Islamı diye iki farklı din var bugün. Vahiy Islamı için sana anlatılan her şeyi sorgulamalı ve vahyin kendisine yönelmelisin.. Kur'an'ı namazdaki kıraat dışında Arapça değil, Türkçe okumalısın..
Hayırlı sahurlar.. :thumbup:
"Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir." - A. Einstein
Kullanıcı avatarı
asymptote
 
Mesajlar: 12140
Kayıt: 11 Ara 2010, 14:28

Re: Sahur Sohbetleri

Mesaj Bg17 » 14 Tem 2014, 09:46

Asymptote tebrikler ve tesekkurler

Bazen gercek islami hatirlama geregi hissediyoruz, tam yeri ve zamani oldu.

Hosgoru kilifina gizlenmis dayatma bizim dininmize mahsus sanirim.
Time is too precious to be measured by a cheap instrument...
Kullanıcı avatarı
Bg17
 
Mesajlar: 4635
Kayıt: 27 Oca 2012, 07:42

Re: Sahur Sohbetleri

Mesaj Baran » 14 Tem 2014, 10:01

Asymptote dün özelden yazdim,buradanda yazayim.Tebrikler ve tesekkurler aydın dusuncelerin icin.
Kullanıcı avatarı
Baran
 
Mesajlar: 13229
Yaş: 39
Kayıt: 02 Şub 2011, 23:10
Konum: Istanbul

Re: Sahur Sohbetleri

Mesaj herofb » 14 Tem 2014, 10:06

Asymptote , açık ve bence çok doğru düşüncelerin için teşekkürler :champ:

bu arada konuşulanların meclisten dışarı olduğunu hatırlatıp buradaki arkadaşlarımızın çok büyük çoğunluğunun ayrı olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum :thumbup:
Kullanıcı avatarı
herofb
 
Mesajlar: 9376
Yaş: 42
Kayıt: 11 Nis 2010, 16:12

Re: Sahur Sohbetleri

Mesaj OmerS » 14 Tem 2014, 19:04

asymptote yazdı:Böyle konularda emin olmadan konuşulur mu Miriel? Detayına girmek istemiyorum ama standart 20 rekat olarak ve cemaatle kılmak bid'attir. 8-20 rekat arası kendi başına kılman ise sünnettir. Bir de şöyle düşünmek gerekir: Peygamberin ve arkadaşlarının anadili Arapça idi. Onlar namazda okudukları bütün ayetlerin anlamını biliyor ve namazı o şuurla kılıyorlardı. Bakıyorum, bizim camilerde takla atar gibi teravih namazı kılınıyor, hızlıca ve hiçbir şey anlamadan.. Kişi sünnete uyup evde 8 rekat nafile namaz kılsa ve artan zamanda 5-10 sayfa tefsir okusa Allahu alem daha hayırlı bir iş yapmış olur..
Vahiy Islamı ve kültür Islamı diye iki farklı din var bugün. Vahiy Islamı için sana anlatılan her şeyi sorgulamalı ve vahyin kendisine yönelmelisin.. Kur'an'ı namazdaki kıraat dışında Arapça değil, Türkçe okumalısın..
Hayırlı sahurlar.. :thumbup:


Türkiye Cumhuriyeti
Diyanet İşleri Başkanlığı
Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı - ' Web Sayfasından alıntıdır.Daha uzunca bir metindir.'


Teravih namazını ilk olarak Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir ramazan gecesi ashabı ile birlikte kılmışlardır. Ertesi gün duyulunca cemaat artmış yine teravih namazı beraber kılınmıştı. Üçüncü gece cemaat daha da çoğalmış yine Rasullüllah hanesinden çıkıp teravih namazını ashabıyle kılmışlar ancak dördüncü gece cemaat mescide sığmayacak derecede çoğalınca Peygamberimiz yalnız yatsı namazını kıldırarak hanesine çekilmiş teravih namazı için çıkmamış ve sabah namazına kadar bekleyen cemaata namazdan sonra "teravih için beklediğinizi biliyordum fakat üzerinize farz olur da edasından aciz kalırsınız diye korktum." (4) buyurmuştur. O günden sonra herkes teravih namazını evinde veya mescidde kendi kendine kılmaya devam etmiştir. Hz.Ömer devlet başkanlığı sırasında teravih namazı kılmadaki dağınıklığı görmüş bunu önlemek için cemaati bir imam arkasında toplayıp tekrar cemaatla kılmanın daha hoş olacağını arkadaşlarına söylemiş ve ashabın ileri gelen hafızlarından U'bey İbn-i Kâ'bı imam tayin ederek teravih namazının cemaatla kılınmasını başlatmıştır. Hz.Ömer halkın dini bir vecd ile namaz kıldıklarını görünce "bu ne güzel bir adet oldu" diye sevincini belirtmiştir. Gerçi teravih namazı zamanı saadette vardı. Birkaç gece de olsa bizzat Rasulüllah'ın beraberinde cemaatla kılınmıştı. Dinde olmayan birşey dine sokulmamıştı. Bu bakımdan Hz.Ömer'in "şu ne güzel bir bid'at oldu" sözündeki bid'at ifadesi dinde olmayanı dine sokma anlamında değildir. Belki cemaatla kılınmasının yeniden ihdas edilmiş olması anlamındadır. Bunun da bir sakıncası yoktu. Çünkü Hz.Peygamber farz sayılacağı endişesiyle teravihin cemaatla kılınmasını bırakmıştı. Onun irtihalinden sonra artık böyle bir endişe de kalmamıştı. Teravihin tekrar cemaatla kılınması şariin maksadına aykırı değildi.
Nitekim bilahire Hz.Ali (r.a.) da bu namazı teşvik etmiş ve "Ömer mescidlerimizi teravihin feyziyle nurlandırdığı gibi Allah'da Ömer'in kabrini öyle nurlandırsın" diye memnuniyetini belirtmiştir.

Fakat şu bir gerçektir ki: Hz.Ömer döneminde başlayıp, Hz.Ali ve Hz.Osman dönemlerinden beri İslâm aleminde teravihin yüzyıllarca yirmi rek'at olarak kılanagelmesi onu, böylece bütün İslâm toplumunun üzerinde ittifak ettiği bir üne ve özelliğe kavuşturmuştur ki Rasulüllah, ümmetinin yanlış bir iş üzerinde toplanmıyacağını bildirmiştir.(15)

İmam Ebu Yusuf, üstadı Ebu Hanife'den, teravih namazının hükmünü ve Hz.Ömer tarafından ne gibi bir delile istinad edilerek bu namazın yirmi rek'at olmak ve cemaatle eda edilmek suretiyle ortaya konulduğu sormuştu. İmam A'zam, cevaben demişti ki: Teravih namazı hiç şüphesiz bir sünnet-i müekkededir. Hz.Ömer bu namazın cemaatla yirmi rek'at kılınması ne kendi ictihadıyle ne de sırf kendi düşüncesinden çıkartmıştır. O, Asr-ı Saadette carî olmayan bir din meselesini ihdas edip ortaya koyan bir bid'atçı değildir. Elbette Hz.Ömer bunu kendisine malum olan dinin bir asıl kaynağına ve Rasullüllah'ın bir tavsiyesine dayandırmıştır.(16)

Hakkı batıldan, sünneti bid'atdan ayırmak hususunda müstesna kudreti ve din hususunda üstün derecedeki dikkati, isabetli görüş ve ictihadı, müsellem olan Hz.Ömeru'l-Faruk şer'i bir konuda kaynak olmaya değer bir kabiliyettir. Bu bakımdan gerek Hanefi fukahası, gerek Şafii fukahasının büyükbir kısmı teravih namazının yirmi rek'at olarak sünnet kılındığını söylemişlerdir.(17)

Görüldüğü üzere Hz.Ömer, Hz.Ali ve Hz.Osman dönemlerinden başlıyarak günümüze kadar uygulandığı biçimiyle teravih namazı yirmi rek'attır. Bütün fıkıh kaynaklarımızda da teravih yirmi rek'at olarak ele alınmış ve işlenmiştir. Şu anda başta ülkemiz olmak üzere bütün İslâm ülkelerinin camilerinde cemaatla teravih namazı yirmi rek'at olarak kılınmaktadır. Bu mübarek rahmet ayında büyük bir zevk ve iştiyakla, kadını-erkeği, genci-yaşlısı, hatta çoluk-çocuğu ile tam bir kaynaşma, sevgi, saygı, huzur ve sükun içerisinde dolup taşan mabetlerimizde eda edilen bir ibadetimizin rek'at sayısını tartışma konusu yaparak toplumumuzda dine karşı şüphe uyandırmak ve toplumumuzu sebepsiz yere bir fikir kargaşasına sürüklemek iyi niyetli hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Aksine yokyere toplumumuzda tedirginlik, huzursuzluk ve sitresin artmasına sebep olur ki, bu ibadetlerin ruhuna da aykırıdır.
Kullanıcı avatarı
OmerS
 
Mesajlar: 100
Yaş: 40
Kayıt: 02 Oca 2013, 15:58
Konum: İstanbul,Gebze,Bursa

Re: Sahur Sohbetleri

Mesaj asymptote » 14 Tem 2014, 21:03

Tam Diyanet'e uygun bir açıklama.. :) Diyanet doğru bir referans değildir. Çünkü gelenekçidir, mevcut olan yanlış olsa da o mevcut olanı korumaya çalışır. Diyanet doğru bir referans değildir, çünkü yukarıdaki açıklamada olduğu gibi statükoyu korumak adına gerçeği eğip büker, tevil eder. Benim hiç itibar ettiğim bir kurum değildir, çünkü zaman zaman siyasi içerikli hutbeler ver(dir)ir.

Yukarıdaki açıklamayı yazanların ilmi benden kat be kat fazladır, ancak vardıkları sonuca bakılınca ya dürüst değiller ya da cesur değiller. Hakikati en başta söylemişler sonra kıvırma yoluna gitmişler. Hakîkat şudur: Peygamber mescitte teravih kılmayı sürdürmemiş, bundan imtina ederek insanları da "Farz namazdan sonra en makbul namaz kişinin kendi evinde kıldığı namazdır" diyerek insanları evde namaz kılmaya yönlendirmiştir.

Şu bir gerçektir ki peygamberin dine dahil etmediği ve kitapta da karşılığı olmayan (iyi ya da kötü) her şey bid'attir. Yok Hz. Ömer bid'at demiş de ama bid'at anlamında söylememiş. Hiç kıvırmaya gerek yok, "bid'at" in kelime anlamı bellidir: sonradan eklenen/uydurulan demektir bid'at.

Efendim ümmet bu konuda icma etmiş, o sebeple bizim de bunu kabul etmemiz gerekirmiş.. Bunu söyleyenler çok temel bir bilgiden yoksunlar galiba. Islamın kaynağı dörttür: Kitap, Sünnet, Icma, Kıyas. Bunların bu sırada yazılıp söylenmesi boşuna değildîr. Önce kitaba bakılır, ancak kîtapta bir hüküm yoksa o zaman sünnete bakılır, sünnette bir karşılık yoksa bu konuda alimler cem etmiş mî, bir icma söz konusu mu ona bakılır. Eğer icma yoksa kişi kendi ilmini kullanarak kıyas yoluyla bir sonuca varır. Bu sıra asla bozulmaz, sonra zikredilen önce zikredilenin önüne geçemez. Ne sünnet kitabın önüne geçebilir, ne de icma sünnetin önüne.

Kıyas dedik ya. İşte o kıyası yapan kişi müçtehid ise yaptığı şey içtihad olur ve o kimsenin yaptığı kıyasa kendisiyle birlikte başkaları da dayanır, onunla amel ederler. Islam toplumu Gazaliyle birlikte sindirilmiştir, özgür düşüncenin, aklın, felsefenin, kelamın önü kapanmıştır maalesef. Ve o günden bu yana hakiki müçtehidler yetiş(e)memektedir. Neyse bu ayrı bir tartışma konusu.

Diyanetin açıklamasının son cümlesi de çok ilginç: Bu meseleleri çok kurcalamayın, halkın psikolojisini bozmayın, onları ibadetlerinde tedirgin etmeyin diyor. Tedirgin olmak için 800-900 sene geç kaldı oysa müslümanlar, hem ibadetinde hem de tefekküründe.. 900 sene önce Harazmi'yi doğuran bu yüce dinin atmosferi bugün El Bağdadi gibi teröristleri doğuruyor. Içtihad kapısı kapalı kaldıkça ve akıl örtülmeye devam ettikçe de doğurmaya devam edecek gibi görünüyor..
"Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir." - A. Einstein
Kullanıcı avatarı
asymptote
 
Mesajlar: 12140
Kayıt: 11 Ara 2010, 14:28

Re: Sahur Sohbetleri

Mesaj asymptote » 15 Tem 2014, 03:07

Bilmiyorum, üslubum dışarıdan çok mu katı ve dışlayıcı görünüyor, eğer öyleyse özür dilerim. Sahabe, tabiin ve tebeut tabiin bazı şeyleri bid'at olduklarını bilerek, güzel ve doğru buldukları için yapmışlardır ve buna da bid'at-ı hasene (güzel bid'at) demişlerdir. Hz. Ömer'in teravihin cemaatle kılınması hususundaki sözü de böyle bir sözdür.

Hemen bir açıklama getirelim: bid'at olan bir şeyi yapmak eğer o şey dine açık bir aykırılık teşkil etmiyorsa kişiye bir olumsuzluk yüklemez. Ancak bid'at olan şeyi dinin bir parçası, emri, buyruğu gibi algılar ve algılatırsanız (peygamberin korktuğu şey) o zaman dine zarar verirsiniz. Teravihi Ramazan'da farz bir ibadet gibi algılayan, vakit namazları kılmadığı halde teravihleri sektirmeyen bir sürü insan biliyorum.. Teravih meselesine takılmam bu yüzden. Ramazan=Teravih algısıyla hareket eden bu insanlar Kur'an'ın inzal olduğu bu güzel ayda Kur'an'ın mesajı nedir diye merak ederek açıp bakma zahmetine girmiyorlar. Hatim indiren de eğer Arapça bilmîyorsa tek kelime anlamıyor doğal olarak.

Kamer Suresi 32. Ayette buyuruluyor:
"Andolsun biz Kur'an'ı anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık, o halde öğüt alan yok mu?"

Hayırlı sahurlar.. :thumbup:
"Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir." - A. Einstein
Kullanıcı avatarı
asymptote
 
Mesajlar: 12140
Kayıt: 11 Ara 2010, 14:28

ÖncekiSonraki

Dön TSF Sohbet - Off Topic Discussion

Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 16 misafir

   
   
TSF Partner Brands & Medias
Ancon
Arnold & Son
Ateliers deMonaco
Audemars Piguet
Badollet Geneve
Bell & Ross
Breitling
Chopard
Concord
Gucci
Hautlence
Hublot
Linde Werdelin
Maîtres du Temps
Manufacture Royale
Oris
Parmigiani Fleurier
Snyper Geneve
Steinhart
Watchonista
                                          

     Facebook  Twitter  Instagram  Youtube  RSS Portal    |    Gallery    |    Blog    |     Advertise / Reklam / Contact      
 

All brand names and trademarks are the property of their respective owners