Serkancım hayatta çoğu kimse hak ettiği itibarı ve değeri (maddi ve manevi olarak) görmez. Öğretmenler de maalesef bu grupta yer alan çalışan grubumuz. Ancak arkasından beddua ettiğim öğretmenlerim de olmuştur benim, hatta şimdi hatırladıkça yine rahmetle anıyorum kendilerini. Maalesef onlar da hak etmedikleri bir mesleğe atanmışlar.. Öğretmenlik sadece akıl ve bilgi sahibi olmakla yapılabilecek bir iş değil, aynı zamanda ahlak sahibi, vicdan sahibi olmayı da gerektiriyor. Biz yine de işini layıkıyla yapan öğretmenlerimizi yüceltelim, parazitler her zaman her meslek grubunda olacaktır.
Ayrıca öğretmenlik öyle bir meslek ki kişinin zaman içinde körelme, yeniliklere kapanma, sürekli kendini tekrarlama riski ortaya çıkıyor. Bu açıdan ben sürekli meslek içi eğitimin gerekli değil zorunlu olduğunu düşünüyorum, Bakanlık bunu ne düzeyde yapıyor ya da yapabilir bundan kuşkuluyum. Maalesef bu ülkede Milli Eğitim hep sınıfta kaldı, kabinede karnesi en zayıf bakanlık oldu her zaman.. İnşallah gelecekte bu durum değişir. Eskilerin deyimiyle Türk Maarifi kereste yetiştirme kurumudur. Bu elbette öğretmenlerimizin suçu değil, abuk subuk müfredatlar hazırlayıp uygulayan, adam gibi teftiş yapamayan Türk Maarifi bu durumdan birinci derecede sorumludur.
Eve ödev getirme mevzusunda haklısın bu arada, bunu biz de çok yapıyoruz