Seiko nun tüm segmentlerindeki diverlarini zevkle kullanagelen bir saat sever olarak diverlarini çok başarılı bulduğumu belirtmek isterim. Marka yönetimi ile ilgili şeyleri belki başka başlık altında konuşmak daha doğru olur.
Seiko ciddi arge yapan bir firma, artık giriş - orta sınıf lüks segmente de girdikleri için (GS) yer edinme adına çoğu İsviçreli üst segment saat firmasında olmayan malzeme kalitesi, işçilik ve teknolojiyi sunuyorlar. Fiyatlardaki artış trendine göre marka su an bahsettiğim sınıfta bir f/p canavarı.
Onun haricinde yeni çıkan guilloche kadran King turtle ve captain willard yakından gördüğüm, bildiğim saatler. Malzeme kalitesinin ciddi oranda arttığını söylemek mümkün. Yani Seiko bir çok alanda ciddi bir atağa kalktı. Burada olumsuz olan bence 2 şey var, ilki genel olumsuz marka algısı. Bu bende hiç olmadı ama gördüğüm bir çok kişide "sonuçta japon" ya da "seiko işte" diye bir küçümseme var, bunu çözemedim. Zaman içinde firmanın imaja yatırım yapmasıyla bence sorun olmaz. En çok eleştiren de gider alır.
İkincisi ise Seiko'nun saçma sapan üretim ve ürün mantığı. Yüzlerce çeşit ve çok farklı kalitede saati üretip herşeyi salataya çevirdiler. Bu durumdan GSyi ayri marka yaparak, spor seriyi 3 ana grupta toplayarak gidermeye çalışıyorlar. Bunlardan ayrı olan son şey ise ürünün totaline dikkat etmemeleri. Örnek, saat 10 numara ama kayış /bilezik özensiz, kutular pazar malı gibi... Bunun asıl sebebi işin özüne odaklanıp gerisini önemsemeyen japon düşünce biçimi ama bunda da gelişmeler olduğunu görmek mümkün.
Konunun başına dönelim, özelikle dalgıç saatlerde yeni çıkarttığı modeller ciddi ses getirdi. Hepsini bizzat kullanmış birisi olarak saati eleştirmeden evvel kullanmanızı denemenizi tavsiye ederim, gerçekten yeni modellerde fikriniz değişebilir.
Son olarak belirtmek gerekir ki, üretim yeri bazlı vergiler yüzünden, japon saatlerin cazibesi çok önemli oranda gitti maalesef.
Sent from my CLT-L09 using Tapatalk