Ben cuma günü gittim. Öncelikle Lütfü Kırdar a gitmeyeli yıllara olmuş, bu nedenle otomobilimi Taksimde bıraktım. Soğuk, karlı ve çamurlu bir günde, Taksim çevresindeki delik deşik caddeleri arşınlayarak Rumeli Salonuna vasıl olduk.
Cengiz arkadaşımızdan "mlm" gelen davetiyeyi kullanarak salona girmek üzereydim, girişte bakmadılar bile. Kendisine tekrar tşk ediyorum.
Açıkçası sergiyi zayıf buldum. İnceleme şansı yok, sanki müze içerisindeki bir camekanlar bütünü, acaba Türkiye de bir İsviçre saat müzesimi kuruluyor diye düşünmedim değil? Ancak eksik bir müze olurdu çünkü tam anlamıyla öylesine bir durum vardı. Ciddi markalarda model yok. Bilinen önemli İsviçre markaları Rolex vs., hariç hiç yok.
ORIS e ayrılan bölüme gelmiştim ki, bu arada bir TV kanalı görüşlerimi aldı. Medya daha ziyade fiyatlara odaklanmıştı. Bir saate şu kadar isteniyor ne diyorsunuz, ya da kullandığınız en pahalı saat kaç lira gibi sorular soruldu. Ben de kendilerine TSF u üyesi olduğumu ve bu doğrultuda birkaç görüş belirttim. Tabii ki fiyat tuzağına düşmeksizin.
Fotoğraf niye çekmedin derseniz bence çekilmeye değer gördüğüm bir şey bulamadım. Zenith saatlerinin bulunduğu bölümdeki temsilcinin, soğuk ve çamurlu Istanbul a uygun seçilmiş kıyafetimi tepeden tırnağa süzerek, herhalde kıyafetimi fazla spor bulduğundan benimle ilgilenmemeyi tercih etmesine içimden bayağı bir gülümsedim. işte tipik Akmerkez sendromu kendini gösterdi diyerek.
Bu serginin bence olumlu iki yönü vardı. Bunlardan ilki ORIS saatlerinin de temsilcisi olan Pırlant Firması 3S mağazalar yetkilisi Sn. T. Ertuğ Çataklar ın, gösterdiği yakın ilgi ve bu serginin neden kısıtlı olduğu yönündeki görüşleri idi. Özellikle Panerai gibi markaları neden göremediğimi yetkili bir ağızdan öğrenmiş oldum. TSF yi takip ettiklerini özellikle Kurt Klaus etkinliğinden etkilendiklerini ve e mail adresimi alarak bilgilendirmede bulunacaklarını ifade etti. ORİS le ve temsilcisi oldukları ürünleri konu alan ilgili yayınlarını çok nazik bir tavırla verdi. Ayrıca koluna taktığı saatleri de incelemek isteyenlere sunması hoş bir detay olarak gözüme çarptı.
İkinci olumlu yön ise salonunun bir köşesine kurulmuş, saat malzemeleri ve bunlarla ilgili tamir/servis ekipmanları vb., detayları içeren bir mini sergiydi. Özellikle BERGEON onarım ve bakım ekipmanları ilgimi çekti. Ancak ne yazık ki satışı yapılmıyordu.
Bir defa daha anladım ki bizim ülkemizin bir sorunu var. Bu da teknik detay meraklısı olanlara değil lükse imkanı olana göre oluşturulmuş bir sistem hakim. Maalesef saat konusunda durum böyle. Benim kişisel izlenimim odur ki özellikle pahalı markaların hedef kitleleri saat meraklıları değil, para sahibi olan ve bunu sergilemek üzere para harcamaktan kaçınmayanlardır. Bir yetkilinin de kabul ettiği gibi, bizde özellikle pahalı saatleri insanlar kendileri için değil daha çok başkalarına göstermek üzere takmaktadırlar.
Son söz, gitmeyenler üzülmesin çok şey kaçırmadılar. Eğer doğru şeyler görmek istiyorsanız ve imkanlarınız müsaitse İsviçre ve Almanya da yapılan etkinlikleri takip etmenizi tavsiye ederim...
Ben bu sonucu çıkardım

....
"I fear the day when the technology overlaps with our humanity. The world will only have a generation of idiots." Albert Einstein