@Terasus; çok değişik yorum ve öneriler gelebilecek bir başlık açmışsın; tebrikler
İş hayatıma bankacılık alanında başladım. Daha sonra reel sektöre geçtim. Kariyerimi iç denetim, finansal kontrol, finans yöneticiliği alanında geliştirdim. İşletme eğitiminin yanı sıra finans üzerine mba ve phd yaptım. 2 yıl öncesine kadar bir şirkette finans direktörü olarak çalıştım; şimdi kendi yağımla kavrulmaya çalışıyorum. O yüzden hem teorik, hem pratikteki pek çok öneriyi yorumlayabilecek kadar bilgi sahibiyim.
Öncelikle yatırımı uzun vadeli ve kısa vadeli olarak ayırmakta yarar var. Kısa vadeli yatırım ile; ihtiyat amaçlı olarak sahip olduğun atıl fonun değerlendirilmesi söz konusu. Bir de uzun vadeli yatırım ile; bugün veya geçmişte sahip olduğun bir yatırımın/enstrümanın gelecekte sağlayacağı/sağlayabileceği rant/katma değer ile yüksek gelir sağlama söz konusudur.
Ülkemizde gündem sık sık değiştiği için; ayrıca ttk/bankalar kanunu ile medeni hukuk sağlıklı işlemediği için önümüzü uzun vadede görmek kolay değil; günümüzü kurtarmaya çalışıyoruz. Bu nedenle pek çok kişi/yatırımcı döviz/mevduat/emtia yatırımı ve türev piyasalardan güzel getiri sağlayabileceğini düşünüyor. Bana göre kısa vadede yatırımdan kar sağlamak yerine katma değer yaratan işlere yatırımda bulunmak gerekir. Bir esnaf/üretici dükkanında/firmasında satışları nasıl artıracağını, tahsilat koşullarını nasıl iyileştireceğini, genel giderlerin nasıl düşürüleceği yerine falanca şirket hissesini alıp haftaya şu kadar primli satsam veya döviz artışından şu kadar getiri sağlasam hesabına girerse zaten işine gerekli özen göstermeyeceği için uzun vadede işinden kar sağlaması ve ayakta kalması zorlaşır. O yüzden en iyi kısa vadeli yatırımın işimize yatırım olduğunu düşünüyorum.
Türkiye şartlarına göre uzun vadeli yatırım olarak da özellikle imara açılmamış yerlerde; büyük şehirlere yakın, bir şekilde istikbali olabilecek yerlerde arsa yatırımı olduğunu düşünüyorum. Ancak arsayı alıp boş bırakırsanız birileri sahiplenebilir, hakkınızı ararken paranızı mahkeme masrafları ve avukatlara harcayabilirsiniz. Arsayı çevirmeniz, içine ufak da olsa baraka yapsanız, arada arsanızda boy göstermeniz yararlıdır. Yine Türkiye koşullarında endeks düştüğü zaman kurumsal şekilde yönetilen şirket/banka/holding hisselerine yatırım yapmak da mantıklı olabilir. Eğer yurtdışına açılmayı düşünüyorsanız teknoloji (yazılım ve donanım), tıp, çevre ve enerji alanında yatırım yapan ve ürünleri dünya çapında bilinen şirketler sizi kolay kolay üzmezler, uzun vadede mutlu eder.
Son yıllarda sanat eserlerine yatırım ciddi boyutlarda arttı. Pek çok zengin kişi itibar oluşturmak, toplum genelinde sanat dostu olduğu itibarını oluşturmak için sanat eserlerine yatırıma başladı. Özellikle Rus ve Çinli zenginler piyasayı bayağı şişirdiler. Sonuçta sanat piyasasındaki eserlerin arzı, talep kadar kuvvetli artmadığı için fiyatların arttığını düşünüyorum. Ancak sanat yatırımı ciddi bir uzmanlıktır; işi bilmeden yatırım yapanlar paralarını sahtekarlara kaptırabilir.
Eğer üretime hammadde veya kısa vadeli ticaret kaygısıyla emtia piyasasına giriyorsanız, değerli maden/gıda/demir-çelik vs ürün teslim ve türevlerinden iyi para kazanabilirsiniz. Ancak bu yatırımların ve kontratlarının uzun vadeli getiri amacıyla tutulmasını yararsız buluyorum.
Konut ise dünyada da, Türkiye'de de önemli bir yatırım. Tek başınıza veya ailenizle yaşamak için alım gücünüze uygun bir konut, buna ek olarak yazlık ev/bağ evi makul bir yatırım olabilir. Ancak sermayeyi kiraya vermek için bir sürü konuta aktarmayı doğru bulmuyorum. Bu bana kaynak israfı geliyor. Mesela şehrin gelişen bir yerinde ev aldınız veya gecekonduda yaşıyorsunuz. Yaşadığınız yerin değeri arttı. Diğer yerlerdeki emlak fiyatlarındaki artıştan daha fazla bir artış söz konusuysa ve siz konutu satıp nakde çevirip hayat standardınızı yükseltirseniz kar ettiniz. Değilse; sadece rakamlar değişiyor, hayat standardınız aynı düzeyde ise rakamların artıp azalması bir balonun şişip inmesinden ibarettir. Kiraya vermek amacıyla ikinci bir konut sahibi olmak makul olsa da; kirasını sorunsuz ödeyen kiracı, kiralanan evin çıkarttığı masrafın kira gelirine oranı, net kira gelirinin konut değerini kaç yılda çevirdiği de önemli parametrelerdir.
Kısa vadede getiri amaçlı olarak ikinci el araç/daire/dükkan alıp satmak da bir iş modeli olmasına rağmen şans faktörü önemli oluyor. Zira satıcının da , tüketicinin de bilgi seviyesinin artması nedeniyle pek çok bilinçli tüketici kusursuz/ayıpsız malı ederinden ucuza satmıyor, pahalıya da almıyor. Eğer bariz göze çarpmayan bir malı/değeri kusurundan ötürü ucuza kapatıp kusursuzmuş gibi değerinde satabiliyorsanız para kazanırsınız. Arada düşeş bir şey alıp kısa vadede satarak elinize bir şeyler geçebilir, ancak bu işten kimse ciddi servet elde etmemiştir. Emlakçılardaki satılık ilanlarını, 2. el oto galerilerini inceleyin, ne demek istediğimi anlarsınız. Pek çok galeride aynı araçlar aylarca durmasına rağmen satış hızı düşük. Oysa galericinin satışları hızlandırıp sermayesini döndürmesi ve yeni araçlar satarak gelirini artırması gerekir; ancak günümüz koşullarında bu o kadar kolay değil.
Bireysel emeklilik (bes) aslında yatırım fonlarına yatırım olduğu, aslında gerçek bir yatırım yerine yatırım fonlarına ve hisselere yatırım yapan türev bir piyasa olduğu, bes şirketlerinin de genel yönetim giderlerini bes yatırımcılarına yansıttığı gerçeğiyle bes'e çok sıcak bakmıyorum. Ancak devletin bes primlerine %25 oranında katkı yapması olumlu bir gelişme. Devlet bunu tabi ki vatandaşa hayır olsun diye yapmıyor; borçlanma enstrümanlarına uzun vadeli finansör aradığı için bu yolu tercih ediyor. Dolayısıyla bordrolu çalışan arkadaşlara bes uygun bir yatırım olabilir.