King's Speech Hakkında Yorumlar:
Asymptote'un yorumuGerçek bir senaryo üzerine kurulu filmde seçilen kostümlerin dönemin çizgisini yansıtmadaki başarısı, yer yer kralın gerçek konuşma kayıtlarının geçmesi, orjinal taç giyme görüntülerinin yer alması vs. filmi daha da "gerçek" yapmış bana göre. Konuşma terapistinin dürüstlüğü ve profesyonel bir eğitim almadığı halde işindeki başarısı dikkat çekiyor. Eğitimli, sertfikalı ve resmi (şövalye ünvanlı ) doktorların aksine konuşma güçlüğünün tedavisine sadece fizyolojik ya da anatomik olarak yaklaşmıyor. Duke ile olan seanslarında aslında bir çeşit psikanalitik psikoterapi uyguluyor. Ehliyetli bir doktor olmadığı ortaya çıkınca yaptığı savunma hayli dikkat çekici:
"Barlarda ders anlatıp okullarda hitabet dersleri verirdim. Dünya savaşı çıktığı zaman tüm askerlerimiz cephelerden Avustralya'ya dönüyordu. Birçoğu savaştan sonra travmaya girmiş, konuşamıyordu. Biri şöyle demişti: "Sen bu konuşma konularında ustasın. Bu zavallı adamlara yardım edebilir misin sence?". Kas terapileri, egzersizleri gevşeme hareketleri yaptırdım ama daha derinlere inmem gerektiğini biliyordum. Zavallı adamlar korku dolu çığlıkları atsa da kimse onlara kulak vermiyordu. Benim görevim seslerinin çıkabileceğine inanmalarını sağlamak ve bir arkadaşlarının onları dinlediğinin idrakına vardırmaktı..."
Son olarak savaşta bir asker için cephede savaşmak, bir kadın için cephedeki kocasının dönmesini beklemek, bir çocuk için özgürce koşup oynayamamak nasıl zor ise bir Kral için aynı zorluk halkına güven veren, akıcı ve kendinden emin bir konuşma yapabilmek.. Savaşın herkese yüklediği zorluklar ve yükümlülükler farklı.. Ve savaştan sonra travmaya girmiş askerleri konuşturan bir adam savaşa gireceğini beyan etmesi için bir Kralı konuşturuyor.. Bu da onun zorluğu olsa gerek...
Darknight'ın yorumuYaşanmış hikayeleri esas alan filmler kurgu filmlere göre her zaman daha ilgi çekici olmuştur benim için.
The King's Speech te konusunu yaşanmış bir hikayeden, Kral 6.George'un gerçek yaşam öyküsünden alan bir film.
Özünde 1930'larda tahta çıkmak zorunda kalan kekeme bir dük ile onu hem kekemeliği yenebileceğine hem de kral olabileceğine inandırmaya çalışan bir terapistin yaşadıklarını konu ediyor.
Filmi benim için ilginç kılan diğer bir unsur, filmin senaristinin de çocukluğunda kekemelik ile başetimiş olması. Filmin senaristi David Seidler çocukluğunda Kral George'un da kekeme olduğunu öğreniyor ve bu olay kendisini çok etkiliyor. Büyüyüp yazar olduğu vakit Kral George'un hikayesini filmleştirmek istiyor ve uzun araştırmalar sonunda bu emeline ancak 2010 yılında ulaşıyor.
Film biraz karanlık,biraz durağan,biraz gergin geçiyor ama aralara serpiştirilen ince espriler bu kasvetli havayı dağıtmaya yardımcı oluyor.Oyunculukların mükemmele yakın oluşu izleyenleri filmin içine almasını kolaylaştırıyor. Salondaki herkes kralın konuşmasını heyecanla bekliyor.
Sonuç olarak The King's Speech yaşanmış hikayelerin beyazperdeye aktarılmasını seven, tarih meraklıları için mükemmel bir film. Gerek senaryosu,gerekse oyunculukları şahane. Zaten bunu aldığı Oscar ödülleriyle de kanıtladı. Colin Firth ve Geoffrey Rush'ın muhteşem uyumunu görmek için bile izlenecek bu filmi herkese tavsiye ederim.
Her iki arkadaşa da teşekkürler.İlginin biraz daha artması dileğiyle...